Gülce İsmini Koymak Caiz Mi?
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle kalpten bir hikâye paylaşmak istiyorum. Belki birçoğunuz bu konuda düşüncelerini belirtmiştir, belki de çok fazla duymadığınız bir şeyler vardır. İsmimle ilgili bir tartışma yaşadım ve bu sürecin benim için ne kadar önemli olduğunu anlatmak istiyorum. Umarım siz de yorumlarınızla bu hikâyeye katkı sağlarsınız. Hadi gelin, hikâyemin başlangıcına doğru bir yolculuğa çıkalım.
Gülce, bir sabah uyandığında minik kızı Melis’in oyuncaklarıyla oynadığını gördü. O kadar tatlı bir görüntüydü ki, gözlerinde umutla birlikte bir yorgunluk beliriyordu. Anne olmak, her anı sevgiyle doldurmak ama bazen de kendine ait zamanları unutmak demekti. Melis henüz 5 yaşındaydı ve annesinin ona verdiği en büyük hediye olan "Gülce" ismiyle dünyaya gelmişti.
O gün, Gülce’nin aklında bir düşünce yankılanıyordu: "Acaba doğru ismi mi seçtim?" Birkaç ay önce, doğum öncesi dönemde, isminin anlamını, kökenini ve caiz olup olmadığını araştırmaya başlamıştı. Gülce, Türkçede çok yaygın bir isimdi, ama bir yandan da "caiz mi?" sorusu kafasında yer etmişti. Hemen yanında her zaman çözüm arayan, mantıklı düşünen kocası Mert’e başvurdu.
Mert, Gülce’nin kaygılarını anlamıştı ama olayları çözmek için bir adım daha geriye gitmek gerektiğini düşündü. Bu tür şeylerde aceleci olmamalıydılar. Erkekler genellikle sorunlara çözüm odaklı yaklaşırlar ve Mert de tam olarak böyle bir karakterdi. Kafasındaki tüm olasılıkları sırasıyla sıralamaya başladı:
"Şimdi Gülce, bu ismin anlamı çok güzel. Hem Türkçede sevgi dolu, zarif bir anlam taşıyor. Hem de çok yaygın ve sevilen bir isim. Ama ben bunu biraz daha derinlemesine araştırmak isterim. Bir İslam alimiyle, ya da konunun uzmanı birisiyle konuşmalıyız. İsimlerin dini bir önemi var mı, oradan bir sorun çıkar mı, öğrenmeliyiz. Hızlıca araştırmak lazım, endişelenme."
Mert, her zaman olduğu gibi soğukkanlıydı. Her şeyin bir çözümü olduğu fikriyle yaklaşır ve her olayı bir strateji gibi düşünürdü. Gülce ise, "Belki de gerçekten endişelenecek bir şey yoktur, belki bu sadece bir takıntıdır," diye düşünüp sakinleşmeye çalıştı. Ama yine de aklındaki sorular devam ediyordu.
Bununla birlikte, kadınların empatik bakış açıları daha çok ilişkisel olmaya yönelir. Gülce, en çok kızı Melis’in isminin anlamını öğrenmek istiyordu. "Ya Melis büyüdüğünde bu ismi sevmezse? Ya da başkaları bu ismi kötüye kullanırsa?" soruları, Gülce’yi derinden etkiliyordu. Kadınlar genellikle hislerine, ilişkilerine daha çok değer verirler. Gülce de, kızı Melis’in gelecekte ismiyle ilgili yaşanacak herhangi bir olumsuz durumu şimdiden hissetmek istemiyordu.
Bir akşam, Gülce, Mert’in söylediklerini düşündü ve sonunda bu konuda bir uzmandan fikir almak için bir cami imamı ile görüştü. İmam ona, "Gülce ismi, dinimiz açısından caizdir, bir sakınca yok. İsimlerin güzellikleri, taşıdığı anlamla ilgilidir, ve Gülce ismi de anlamlı ve güzel bir isimdir," dedi. Gülce’nin içindeki kuşku yavaşça dağılmaya başlamıştı. Ama hâlâ bir şüphe vardı: "Ya biri beni eleştirirse? Ya da birisi başka bir anlam yüklerse?" diye düşündü.
İmamın söyledikleri, Gülce'yi bir nebze rahatlatmıştı. Ama içindeki hassasiyet ve endişeler hala devam ediyordu. İşte o an, Gülce, içinde hissettiği duygulara karşılık gelen bir çözüm buldu. O, sadece bir isim seçmiyordu, aynı zamanda kızına hayatta vereceği yönün bir yansımasını oluşturuyordu. Gülce, isminin doğru olup olmadığından çok, isminin taşıdığı anlamın ve gelecekteki hayatındaki yeriyle ilgilenmeye başlamıştı.
Gülce'nin düşüncelerini paylaştığı o akşam Mert, karısının içindeki bu kaygıyı fark etti. Hemen ona sarılıp, "Bazen sadece yaşadığımız anı kabul etmeliyiz. Melis büyüdüğünde, onun ismiyle gurur duymasını sağlamak senin elinde. Adını doğru koymak, seni dinleyerek karar vermek, ona olan sevgini göstermek demek," dedi. Gülce, eşinin sözlerinden sonra rahatlamıştı.
Zamanla, Gülce de fark etti ki, isminin caiz olup olmaması, aslında çok daha küçük bir detay. Önemli olan, o ismin insanın içindeki değeri taşıyıp taşımadığıydı. Gülce, kızı Melis'e her sabah "Gülce ismin gibi güzel ol!" diye seslenerek, ona en büyük hediyesini verdi: Sevgisini ve inancını.
Değerli forumdaşlar,
Hikâyemiz, her birimizin içindeki endişe ve çözüm arayışıyla dolu. Gülce’nin hikayesi gibi, bir ismin anlamını, doğruluğunu, caizliğini sorgularken aynı zamanda önemli olan şeyin, o ismin taşıdığı duygusal değeri, sevgi ve empatiyi de göz önünde bulundurmaktır. İslam’a uygunluk açısından bir sorunun olup olmadığını öğrenmek önemli, ancak her zaman hatırlayalım ki, isimlerin anlamları da çok değerli.
Sizler bu konuda nasıl düşünüyorsunuz? İsimlerin anlamı ve caizliği üzerine daha fazla düşüncenizi bizimle paylaşır mısınız? Yorumlarınızı bekliyorum!
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle kalpten bir hikâye paylaşmak istiyorum. Belki birçoğunuz bu konuda düşüncelerini belirtmiştir, belki de çok fazla duymadığınız bir şeyler vardır. İsmimle ilgili bir tartışma yaşadım ve bu sürecin benim için ne kadar önemli olduğunu anlatmak istiyorum. Umarım siz de yorumlarınızla bu hikâyeye katkı sağlarsınız. Hadi gelin, hikâyemin başlangıcına doğru bir yolculuğa çıkalım.
Gülce, bir sabah uyandığında minik kızı Melis’in oyuncaklarıyla oynadığını gördü. O kadar tatlı bir görüntüydü ki, gözlerinde umutla birlikte bir yorgunluk beliriyordu. Anne olmak, her anı sevgiyle doldurmak ama bazen de kendine ait zamanları unutmak demekti. Melis henüz 5 yaşındaydı ve annesinin ona verdiği en büyük hediye olan "Gülce" ismiyle dünyaya gelmişti.
O gün, Gülce’nin aklında bir düşünce yankılanıyordu: "Acaba doğru ismi mi seçtim?" Birkaç ay önce, doğum öncesi dönemde, isminin anlamını, kökenini ve caiz olup olmadığını araştırmaya başlamıştı. Gülce, Türkçede çok yaygın bir isimdi, ama bir yandan da "caiz mi?" sorusu kafasında yer etmişti. Hemen yanında her zaman çözüm arayan, mantıklı düşünen kocası Mert’e başvurdu.
Mert, Gülce’nin kaygılarını anlamıştı ama olayları çözmek için bir adım daha geriye gitmek gerektiğini düşündü. Bu tür şeylerde aceleci olmamalıydılar. Erkekler genellikle sorunlara çözüm odaklı yaklaşırlar ve Mert de tam olarak böyle bir karakterdi. Kafasındaki tüm olasılıkları sırasıyla sıralamaya başladı:
"Şimdi Gülce, bu ismin anlamı çok güzel. Hem Türkçede sevgi dolu, zarif bir anlam taşıyor. Hem de çok yaygın ve sevilen bir isim. Ama ben bunu biraz daha derinlemesine araştırmak isterim. Bir İslam alimiyle, ya da konunun uzmanı birisiyle konuşmalıyız. İsimlerin dini bir önemi var mı, oradan bir sorun çıkar mı, öğrenmeliyiz. Hızlıca araştırmak lazım, endişelenme."
Mert, her zaman olduğu gibi soğukkanlıydı. Her şeyin bir çözümü olduğu fikriyle yaklaşır ve her olayı bir strateji gibi düşünürdü. Gülce ise, "Belki de gerçekten endişelenecek bir şey yoktur, belki bu sadece bir takıntıdır," diye düşünüp sakinleşmeye çalıştı. Ama yine de aklındaki sorular devam ediyordu.
Bununla birlikte, kadınların empatik bakış açıları daha çok ilişkisel olmaya yönelir. Gülce, en çok kızı Melis’in isminin anlamını öğrenmek istiyordu. "Ya Melis büyüdüğünde bu ismi sevmezse? Ya da başkaları bu ismi kötüye kullanırsa?" soruları, Gülce’yi derinden etkiliyordu. Kadınlar genellikle hislerine, ilişkilerine daha çok değer verirler. Gülce de, kızı Melis’in gelecekte ismiyle ilgili yaşanacak herhangi bir olumsuz durumu şimdiden hissetmek istemiyordu.
Bir akşam, Gülce, Mert’in söylediklerini düşündü ve sonunda bu konuda bir uzmandan fikir almak için bir cami imamı ile görüştü. İmam ona, "Gülce ismi, dinimiz açısından caizdir, bir sakınca yok. İsimlerin güzellikleri, taşıdığı anlamla ilgilidir, ve Gülce ismi de anlamlı ve güzel bir isimdir," dedi. Gülce’nin içindeki kuşku yavaşça dağılmaya başlamıştı. Ama hâlâ bir şüphe vardı: "Ya biri beni eleştirirse? Ya da birisi başka bir anlam yüklerse?" diye düşündü.
İmamın söyledikleri, Gülce'yi bir nebze rahatlatmıştı. Ama içindeki hassasiyet ve endişeler hala devam ediyordu. İşte o an, Gülce, içinde hissettiği duygulara karşılık gelen bir çözüm buldu. O, sadece bir isim seçmiyordu, aynı zamanda kızına hayatta vereceği yönün bir yansımasını oluşturuyordu. Gülce, isminin doğru olup olmadığından çok, isminin taşıdığı anlamın ve gelecekteki hayatındaki yeriyle ilgilenmeye başlamıştı.
Gülce'nin düşüncelerini paylaştığı o akşam Mert, karısının içindeki bu kaygıyı fark etti. Hemen ona sarılıp, "Bazen sadece yaşadığımız anı kabul etmeliyiz. Melis büyüdüğünde, onun ismiyle gurur duymasını sağlamak senin elinde. Adını doğru koymak, seni dinleyerek karar vermek, ona olan sevgini göstermek demek," dedi. Gülce, eşinin sözlerinden sonra rahatlamıştı.
Zamanla, Gülce de fark etti ki, isminin caiz olup olmaması, aslında çok daha küçük bir detay. Önemli olan, o ismin insanın içindeki değeri taşıyıp taşımadığıydı. Gülce, kızı Melis'e her sabah "Gülce ismin gibi güzel ol!" diye seslenerek, ona en büyük hediyesini verdi: Sevgisini ve inancını.
Değerli forumdaşlar,
Hikâyemiz, her birimizin içindeki endişe ve çözüm arayışıyla dolu. Gülce’nin hikayesi gibi, bir ismin anlamını, doğruluğunu, caizliğini sorgularken aynı zamanda önemli olan şeyin, o ismin taşıdığı duygusal değeri, sevgi ve empatiyi de göz önünde bulundurmaktır. İslam’a uygunluk açısından bir sorunun olup olmadığını öğrenmek önemli, ancak her zaman hatırlayalım ki, isimlerin anlamları da çok değerli.
Sizler bu konuda nasıl düşünüyorsunuz? İsimlerin anlamı ve caizliği üzerine daha fazla düşüncenizi bizimle paylaşır mısınız? Yorumlarınızı bekliyorum!