Selam millet! Konulara farklı açılardan bakmayı seven biriyim; özellikle iktisatta “temel nedir?” sorusu açılır açılmaz zihnimde bir sürü pencere açılıyor. Forumdaşlarla tartışmayı seviyorum; o yüzden bu başlıkta farklı yaklaşımların güçlü ve zayıf yanlarını yan yana koyup beraber düşünelim istiyorum. Küçük bir not: Cinsiyete atfedilen genellemeler hem yanıltıcı hem de tartışmayı fakirleştiriyor. Bu yüzden “veri-odaklı” ile “toplumsal-etki odaklı” mercekleri karşılaştıracağım ama bunu herhangi bir cinsiyetle özdeşleştirmeden yapacağım. Gelin, ekonominin temelini nerede aradığımızı hep birlikte konuşalım.
Ekonomi Biliminin Temeli: Kıtlık mı, Seçim mi, Refah mı?
Birçok ders kitabı “kıt kaynaklar altında seçim” tanımıyla başlar. Bu çerçevede ekonomi, bireylerin ve kurumların sınırlı kaynakları nasıl tahsis ettiğini inceler. Bu tanımın cazibesi, netliği ve model kurmayı kolaylaştıran yalınlığıdır. Ancak “temel” dediğimiz şey; değer, güç, kurum, tarih, belirsizlik ve hatta gezegenin ekolojik sınırları gibi öğeleri de kapsamalı mı? Tam da burada düşünce ekolleri devreye giriyor.
Neoklasik Çerçeve: Rasyonel Seçim, Denge ve Teşvikler
Neoklasik yaklaşım, bireysel tercih ve teşvikleri merkeze alır; fiyatlar sinyal, piyasalar ise koordinasyon aracıdır. Marjinal analiz ve denge kavramlarıyla, politika ve kurumları da “teşvikler değiştiğinde davranış nasıl değişir?” sorusuyla okur. Gücü: matematiksel şeffaflık, tahmin edilebilirlik ve karşılaştırmalı statiklerle net politika simülasyonları sunabilmesi. Sınırı: Gerçek insanların sınırlı rasyonelliğini, güç-asimetilerini ve tarihsel-kurumsal bağlamı kimi zaman arka plana itmesi.
Keynesyen ve Sonrası: Belirsizlik, Talep ve İstikrar
Keynesyen damarın temeli, ekonominin her an kendiliğinden dengeye dönmeyebileceği; beklentiler, “hayvansal güdüler” (animal spirits) ve eksik talep gibi unsurlarla kalıcı işsizlik ve dalgalanmalara saplanabileceği fikridir. Devletin karşı-döngüsel politikaları bu yüzden önemlidir. Gücü: Zaman ve belirsizliği ciddiye alması. Sınırı: Mikro temellerle bağ kurma zorluğu ve bazı modellerin kalibrasyon hassasiyeti.
Kurumsalcı ve Marksist Okumalar: Güç, Sınıf, Tarih
Kurumsalcılar ve Marksistler için “temel”, üretim ilişkilerinde, mülkiyet yapılarında, sınıf dinamiklerinde ve kurumsal düzenlemelerde gizlidir. Ekonomi sadece bireysel tercihler toplamı değil; tarihî süreçlerin ve güç dağılımlarının şekillendirdiği bir düzenektir. Gücü: Eşitsizlik, pazar dışı güç ve kurumsal çerçevenin altını kalın çizgilerle çizmesi. Sınırı: Mikro düzey davranışsal heterojenliği modellemek ve nicel tahminler üretmekteki zorluklar.
Davranışsal ve Deneysel İktisat: Sınırlı Rasyonalite ve Kanıt
Davranışsal iktisat “ekonomik insan” varsayımını küçük deney odalarına ve saha deneylerine taşıdı. Heuristikler, çerçeveleme, kayıptan kaçınma gibi ögelerle insanların öngörülebilir şekilde rasyonel-dışı davrandığını gösterdi. Gücü: Veriye ve deneysel kanıta yaslanması. Sınırı: Bulguların dışsal geçerliliği ve politika ölçeğine taşınma yollarının her zaman net olmaması.
Feminist İktisat ve Bakım Ekonomisi: Görünmeyen Emeği Görmek
Feminist iktisat, iktisadî analizde gizli kalmış bakım emeği, ev içi üretim, toplumsal cinsiyet rolleri ve güç asimetilerini görünür kılar. “Temel nedir?” sorusunu “hangi emek, hangi refah ölçütleri ve kimin perspektifi dahil ediliyor?” diye genişletir. Gücü: Refahı sadece gelir ve tüketimle değil, yetenekler (capabilities), zamansal yük ve toplumsal yeniden üretimle birlikte düşünmesi. Sınırı: Nicel modelleme ile zengin normatif içgörüyü aynı çatı altında toplamak pratikte zor olabilir; ama literatür bu yönde hızla gelişiyor.
Ekolojik İktisat: Gezegen Sınırları Temelin Neresinde?
Ekolojik iktisat, ekonomik faaliyeti termodinamik sınırlar ve ekosistem hizmetleri içine yerleştirir. “Temel”, sürdürülebilir ölçek, adil dağılım ve verimli tahsis üçgeninde aranır. Gücü: Uzun vadeli sürdürülebilirliği merkeze alması. Sınırı: Klasik refah ölçütleriyle köprü kurarken yaşanan metodolojik gerilimler.
“Veri-Odaklı” ile “Toplumsal-Etki Odaklı” Mercekler Nasıl Farklılaşır?
— Ontoloji ve hedef: Veri-odaklı mercek (ekolde değil, bir yaklaşım olarak düşünelim) “ölçebildiğini yönetirsin” diyerek tanımları ölçülebilir büyüklüklere (fiyat, miktar, verimlilik, istihdam oranı, RCT sonuçları) bağlama eğiliminde. Toplumsal-etki odaklı mercek ise refahın çok boyutlu doğasını (sağlık, bakım yükü, toplumsal dışlanma, çevresel adalet) vurgulayıp, ölçülemez olanın da politik olarak anlamlı olabileceğini öne çıkarıyor.
— Yöntem: Veri-odaklı yaklaşım, ekonometrik tanımlılık (identification), deney tasarımı, replikasyon ve karşıfaktüel analizi öne çıkarır. Toplumsal-etki yaklaşımı, nicel yöntemlere ek olarak nitel veri, vaka analizleri, etnografi ve katılımcı yöntemleri meşrulaştırır; “nasıl biliyoruz?” kadar “ne için biliyoruz?” sorusunu da sorar.
— Politika kıstası: Veri-odaklı mercekte etkinlik ve ölçek testleri, maliyet-fayda analizleri ve davranışsal ayarlamalar öne çıkar. Toplumsal-etki merceğinde yetenekler yaklaşımı, bakım ekonomisi ve dağıtım adaleti gibi normatif kıstaslar öne çıkar.
— Kör noktalar: Veri-odaklı bakış bazen ölçülmesi zor olanı (bakım yükü, duygusal emek, toplumsal sermaye) ihmal edebilir. Toplumsal-etki bakışı ise bazen nedensel kesinliği zayıf bulgularla büyük normatif iddialar kurmakla eleştirilebilir.
— Tamamlayıcılık: İkisini yarıştırmak yerine birlikte düşünün: Ölçüleni titizlikle ölçmek (yanlılık, uç değerler, dışsal geçerlilik) ve ölçülmeyenin değerini tartışmak (adalet, saygınlık, doğayla uyum) aynı anda mümkün.
Pozitif–Normatif Ayırımı: Tarafsızlık Miti mi, Yol Haritası mı?
Ekonomide pozitif analiz “olanı”, normatif analiz “olması gerekeni” inceler. Veri-odaklı mercek bu ayrımı korumayı dener; “olası politika sonuçlarını gösteririm, değer yargısı sizindir” der. Toplumsal-etki merceği ise ayrımın her zaman bu kadar net olmadığını, hangi göstergenin seçildiğinin bile değersizleştirme ya da önceliklendirme barındırdığını savunur. Bu tartışma, “temel”in sadece kıtlık ve seçim değil, aynı zamanda değer ve amaç meselesi olduğunu hatırlatır.
Saha Örnekleri: Aynı Soruna İki Lens
Çocuk bakım hizmetleri: Veri-odaklı yaklaşım, istihdam katılımı, verimlilik ve uzun dönem vergi gelirleri üzerindeki etkileri tahmin eder; RCT veya doğal deney arar. Toplumsal-etki merceği, bakımın görünmeyen maliyetlerini, hane içi işbölümü ve çocukların iyi oluşunu (well-being) kurgunun merkezine yerleştirir. Politik sonuç benzer olabilir (kamusal bakım altyapısı), ama gerekçeler farklıdır.
Karbon fiyatlaması: Veri-odaklı bakış, vergi tasarımında sızıntılar, fiyat elastikiyetleri ve telafi mekanizmaları üzerinde durur. Toplumsal-etki bakışı, geçimlik tarım yapanların kırılganlığı, enerji yoksulluğu ve kuşaklararası adalet gibi boyutları zorunlu kılar.
Tek Bir “Temel” Var mı? Pluralizmin Daveti
Benim önerim şu: Ekonomi biliminin tek bir “temeli” yok; bir çekirdek soru ailesi ve bir yöntem çeşitliliği var. Kıtlık ve seçim, evet; ama aynı zamanda güç, kurum, bakım, ekoloji ve belirsizlik. Temeli sağlam yapan şey, bu öğeleri birbirine kapatmadan konuşabilmemiz. Pluralizm, “her şey gider” demek değil; iddiaları kanıt standartları, açık amaçlar ve kamuya hesap verilebilirlik üzerinden tartmak demek.
Tartışmayı Ateşleyecek Sorular
1. Sizce iktisadın “temeli”ni tanımlayan en az üç vazgeçilmez kavram nedir? Kıtlık–seçim–teşvik üçlüsü mü, yoksa belirsizlik–kurum–adalet mi?
2. Bir politika önerisini değerlendirirken ilk baktığınız kıstas ne: Nedensel etki büyüklüğü mü, dağılımsal sonuçlar mı, ekolojik ayak izi mi?
3. RCT’lerin yükselişi sizce bilgiyi demokratikleştirdi mi, yoksa bazı önemli soruları ölçülemiyor diye dışarıda mı bıraktı?
4. “Toplumsal-etki” merceğinin, ölçülebilir göstergeleri zayıflattığı anlar sizce nerede başlıyor? Tam tersi: Veri-odaklı mercek hangi noktalarda adalet ve bakım boyutlarını ıskalıyor?
5. İktisat eğitiminde (lisans ve sonrası) hangi modüller bu iki merceği birleştirici bir rol oynayabilir? Davranışsal-etik, feminist iktisat, ekolojik iktisat ya da kurumsal iktisattan neleri çekirdeğe dahil ederdiniz?
6. Kamu tartışmasında “pozitif–normatif” sınırlarını nasıl çizelim ki hem bilimsel titizlik hem demokratik meşruiyet korunsun?
Kapanış: Aynı Masada İki Sandalye
Ekonomi biliminin temeli, tek bir taş değil; daha çok, farklı taşların birbirini tamamladığı bir zemin. Veri-odaklı mercek bize ne kadar ve nasıl sorularına keskin yanıtlar sunar; toplumsal-etki merceği kim için ve hangi bedelle sorularını gündemde tutar. Birini diğerine üstün görmek yerine, aynı masaya iki sandalye koymak daha iyi fikirler ve daha sağlam politikalar üretir. Şimdi söz sizde: Kendi araştırma ya da iş deneyiminizde bu iki merceğin çarpıştığı veya birleştiği örnekler neler? Hangi durumda hangi mercek daha yol gösterici oldu? Yazın ki birlikte çoğaltalım.
Ekonomi Biliminin Temeli: Kıtlık mı, Seçim mi, Refah mı?
Birçok ders kitabı “kıt kaynaklar altında seçim” tanımıyla başlar. Bu çerçevede ekonomi, bireylerin ve kurumların sınırlı kaynakları nasıl tahsis ettiğini inceler. Bu tanımın cazibesi, netliği ve model kurmayı kolaylaştıran yalınlığıdır. Ancak “temel” dediğimiz şey; değer, güç, kurum, tarih, belirsizlik ve hatta gezegenin ekolojik sınırları gibi öğeleri de kapsamalı mı? Tam da burada düşünce ekolleri devreye giriyor.
Neoklasik Çerçeve: Rasyonel Seçim, Denge ve Teşvikler
Neoklasik yaklaşım, bireysel tercih ve teşvikleri merkeze alır; fiyatlar sinyal, piyasalar ise koordinasyon aracıdır. Marjinal analiz ve denge kavramlarıyla, politika ve kurumları da “teşvikler değiştiğinde davranış nasıl değişir?” sorusuyla okur. Gücü: matematiksel şeffaflık, tahmin edilebilirlik ve karşılaştırmalı statiklerle net politika simülasyonları sunabilmesi. Sınırı: Gerçek insanların sınırlı rasyonelliğini, güç-asimetilerini ve tarihsel-kurumsal bağlamı kimi zaman arka plana itmesi.
Keynesyen ve Sonrası: Belirsizlik, Talep ve İstikrar
Keynesyen damarın temeli, ekonominin her an kendiliğinden dengeye dönmeyebileceği; beklentiler, “hayvansal güdüler” (animal spirits) ve eksik talep gibi unsurlarla kalıcı işsizlik ve dalgalanmalara saplanabileceği fikridir. Devletin karşı-döngüsel politikaları bu yüzden önemlidir. Gücü: Zaman ve belirsizliği ciddiye alması. Sınırı: Mikro temellerle bağ kurma zorluğu ve bazı modellerin kalibrasyon hassasiyeti.
Kurumsalcı ve Marksist Okumalar: Güç, Sınıf, Tarih
Kurumsalcılar ve Marksistler için “temel”, üretim ilişkilerinde, mülkiyet yapılarında, sınıf dinamiklerinde ve kurumsal düzenlemelerde gizlidir. Ekonomi sadece bireysel tercihler toplamı değil; tarihî süreçlerin ve güç dağılımlarının şekillendirdiği bir düzenektir. Gücü: Eşitsizlik, pazar dışı güç ve kurumsal çerçevenin altını kalın çizgilerle çizmesi. Sınırı: Mikro düzey davranışsal heterojenliği modellemek ve nicel tahminler üretmekteki zorluklar.
Davranışsal ve Deneysel İktisat: Sınırlı Rasyonalite ve Kanıt
Davranışsal iktisat “ekonomik insan” varsayımını küçük deney odalarına ve saha deneylerine taşıdı. Heuristikler, çerçeveleme, kayıptan kaçınma gibi ögelerle insanların öngörülebilir şekilde rasyonel-dışı davrandığını gösterdi. Gücü: Veriye ve deneysel kanıta yaslanması. Sınırı: Bulguların dışsal geçerliliği ve politika ölçeğine taşınma yollarının her zaman net olmaması.
Feminist İktisat ve Bakım Ekonomisi: Görünmeyen Emeği Görmek
Feminist iktisat, iktisadî analizde gizli kalmış bakım emeği, ev içi üretim, toplumsal cinsiyet rolleri ve güç asimetilerini görünür kılar. “Temel nedir?” sorusunu “hangi emek, hangi refah ölçütleri ve kimin perspektifi dahil ediliyor?” diye genişletir. Gücü: Refahı sadece gelir ve tüketimle değil, yetenekler (capabilities), zamansal yük ve toplumsal yeniden üretimle birlikte düşünmesi. Sınırı: Nicel modelleme ile zengin normatif içgörüyü aynı çatı altında toplamak pratikte zor olabilir; ama literatür bu yönde hızla gelişiyor.
Ekolojik İktisat: Gezegen Sınırları Temelin Neresinde?
Ekolojik iktisat, ekonomik faaliyeti termodinamik sınırlar ve ekosistem hizmetleri içine yerleştirir. “Temel”, sürdürülebilir ölçek, adil dağılım ve verimli tahsis üçgeninde aranır. Gücü: Uzun vadeli sürdürülebilirliği merkeze alması. Sınırı: Klasik refah ölçütleriyle köprü kurarken yaşanan metodolojik gerilimler.
“Veri-Odaklı” ile “Toplumsal-Etki Odaklı” Mercekler Nasıl Farklılaşır?
— Ontoloji ve hedef: Veri-odaklı mercek (ekolde değil, bir yaklaşım olarak düşünelim) “ölçebildiğini yönetirsin” diyerek tanımları ölçülebilir büyüklüklere (fiyat, miktar, verimlilik, istihdam oranı, RCT sonuçları) bağlama eğiliminde. Toplumsal-etki odaklı mercek ise refahın çok boyutlu doğasını (sağlık, bakım yükü, toplumsal dışlanma, çevresel adalet) vurgulayıp, ölçülemez olanın da politik olarak anlamlı olabileceğini öne çıkarıyor.
— Yöntem: Veri-odaklı yaklaşım, ekonometrik tanımlılık (identification), deney tasarımı, replikasyon ve karşıfaktüel analizi öne çıkarır. Toplumsal-etki yaklaşımı, nicel yöntemlere ek olarak nitel veri, vaka analizleri, etnografi ve katılımcı yöntemleri meşrulaştırır; “nasıl biliyoruz?” kadar “ne için biliyoruz?” sorusunu da sorar.
— Politika kıstası: Veri-odaklı mercekte etkinlik ve ölçek testleri, maliyet-fayda analizleri ve davranışsal ayarlamalar öne çıkar. Toplumsal-etki merceğinde yetenekler yaklaşımı, bakım ekonomisi ve dağıtım adaleti gibi normatif kıstaslar öne çıkar.
— Kör noktalar: Veri-odaklı bakış bazen ölçülmesi zor olanı (bakım yükü, duygusal emek, toplumsal sermaye) ihmal edebilir. Toplumsal-etki bakışı ise bazen nedensel kesinliği zayıf bulgularla büyük normatif iddialar kurmakla eleştirilebilir.
— Tamamlayıcılık: İkisini yarıştırmak yerine birlikte düşünün: Ölçüleni titizlikle ölçmek (yanlılık, uç değerler, dışsal geçerlilik) ve ölçülmeyenin değerini tartışmak (adalet, saygınlık, doğayla uyum) aynı anda mümkün.
Pozitif–Normatif Ayırımı: Tarafsızlık Miti mi, Yol Haritası mı?
Ekonomide pozitif analiz “olanı”, normatif analiz “olması gerekeni” inceler. Veri-odaklı mercek bu ayrımı korumayı dener; “olası politika sonuçlarını gösteririm, değer yargısı sizindir” der. Toplumsal-etki merceği ise ayrımın her zaman bu kadar net olmadığını, hangi göstergenin seçildiğinin bile değersizleştirme ya da önceliklendirme barındırdığını savunur. Bu tartışma, “temel”in sadece kıtlık ve seçim değil, aynı zamanda değer ve amaç meselesi olduğunu hatırlatır.
Saha Örnekleri: Aynı Soruna İki Lens
Çocuk bakım hizmetleri: Veri-odaklı yaklaşım, istihdam katılımı, verimlilik ve uzun dönem vergi gelirleri üzerindeki etkileri tahmin eder; RCT veya doğal deney arar. Toplumsal-etki merceği, bakımın görünmeyen maliyetlerini, hane içi işbölümü ve çocukların iyi oluşunu (well-being) kurgunun merkezine yerleştirir. Politik sonuç benzer olabilir (kamusal bakım altyapısı), ama gerekçeler farklıdır.
Karbon fiyatlaması: Veri-odaklı bakış, vergi tasarımında sızıntılar, fiyat elastikiyetleri ve telafi mekanizmaları üzerinde durur. Toplumsal-etki bakışı, geçimlik tarım yapanların kırılganlığı, enerji yoksulluğu ve kuşaklararası adalet gibi boyutları zorunlu kılar.
Tek Bir “Temel” Var mı? Pluralizmin Daveti
Benim önerim şu: Ekonomi biliminin tek bir “temeli” yok; bir çekirdek soru ailesi ve bir yöntem çeşitliliği var. Kıtlık ve seçim, evet; ama aynı zamanda güç, kurum, bakım, ekoloji ve belirsizlik. Temeli sağlam yapan şey, bu öğeleri birbirine kapatmadan konuşabilmemiz. Pluralizm, “her şey gider” demek değil; iddiaları kanıt standartları, açık amaçlar ve kamuya hesap verilebilirlik üzerinden tartmak demek.
Tartışmayı Ateşleyecek Sorular
1. Sizce iktisadın “temeli”ni tanımlayan en az üç vazgeçilmez kavram nedir? Kıtlık–seçim–teşvik üçlüsü mü, yoksa belirsizlik–kurum–adalet mi?
2. Bir politika önerisini değerlendirirken ilk baktığınız kıstas ne: Nedensel etki büyüklüğü mü, dağılımsal sonuçlar mı, ekolojik ayak izi mi?
3. RCT’lerin yükselişi sizce bilgiyi demokratikleştirdi mi, yoksa bazı önemli soruları ölçülemiyor diye dışarıda mı bıraktı?
4. “Toplumsal-etki” merceğinin, ölçülebilir göstergeleri zayıflattığı anlar sizce nerede başlıyor? Tam tersi: Veri-odaklı mercek hangi noktalarda adalet ve bakım boyutlarını ıskalıyor?
5. İktisat eğitiminde (lisans ve sonrası) hangi modüller bu iki merceği birleştirici bir rol oynayabilir? Davranışsal-etik, feminist iktisat, ekolojik iktisat ya da kurumsal iktisattan neleri çekirdeğe dahil ederdiniz?
6. Kamu tartışmasında “pozitif–normatif” sınırlarını nasıl çizelim ki hem bilimsel titizlik hem demokratik meşruiyet korunsun?
Kapanış: Aynı Masada İki Sandalye
Ekonomi biliminin temeli, tek bir taş değil; daha çok, farklı taşların birbirini tamamladığı bir zemin. Veri-odaklı mercek bize ne kadar ve nasıl sorularına keskin yanıtlar sunar; toplumsal-etki merceği kim için ve hangi bedelle sorularını gündemde tutar. Birini diğerine üstün görmek yerine, aynı masaya iki sandalye koymak daha iyi fikirler ve daha sağlam politikalar üretir. Şimdi söz sizde: Kendi araştırma ya da iş deneyiminizde bu iki merceğin çarpıştığı veya birleştiği örnekler neler? Hangi durumda hangi mercek daha yol gösterici oldu? Yazın ki birlikte çoğaltalım.