Eğitim Programı Öğretim Programını Kapsar mı? Yoksa Biz Hep Yanlış mı Anlıyoruz?
Arkadaşlar, konuya direkt dalacağım. Çünkü bu mesele yıllardır eğitim camiasında havada kalmış, akademik jargonla süslenmiş ama pratikte kimsenin netleştirmediği bir sorun: **Eğitim programı gerçekten öğretim programını kapsıyor mu? Yoksa ikisi birbirine karıştırılarak koca bir kargaşanın içine mi sürükleniyoruz?**
Benim görüşüm net: Bugün Türkiye’de (hatta sadece bizde değil, dünya ölçeğinde de) eğitim programı ve öğretim programı ayrımı kâğıt üzerinde var gibi görünse de sahada büyük ölçüde bulanıklaştırılıyor. Bu bulanıklık yüzünden öğrenciler, öğretmenler ve hatta veliler, neyin planlandığını, neyin uygulandığını, neyin “hayat için”, neyin sadece “ders için” olduğunu ayırt edemiyor.
Peki bu bizim işimize mi yarıyor, yoksa eğitim sistemimizi daha da mı çürütüyor?
---
Eğitim Programı: Büyük Çerçeve mi, Büyük İllüzyon mu?
Teoride “eğitim programı”, öğrencinin akademik bilgiyle birlikte değerler, beceriler, yaşam pratiği, sosyal-duygusal gelişim ve hatta toplumsal kimlik kazanımını kapsayan geniş bir şemsiye. Yani okul sadece matematik öğretmez; aynı zamanda öğrenciye işbirliği, liderlik, iletişim, sorumluluk gibi hayatın kritik becerilerini kazandırır.
Ama sıkı durun: Bu güzel tanımlar kâğıt üzerinde çok havalı dursa da, gerçekte uygulanan nedir? Eğitim programı diye sunulan şey, çoğu zaman öğretim programına yamanmış birkaç “yan etkinlik”ten ibaret kalıyor. Öğrenciye “yaratıcı drama”, “toplumsal sorumluluk projesi”, “değerler eğitimi” dersi koymakla eğitim programı inşa edilmiş mi oluyor? Yoksa sadece öğretim programına süs mü takıyoruz?
---
Öğretim Programı: Bize Dayatılan Tek Gerçek
Gelin dürüst olalım: Eğitim programı diye geniş ufuklardan bahsedilse de, sahada belirleyici olan aslında öğretim programı. Çünkü sınav sistemi, ölçme-değerlendirme anlayışı, okulun performansı hep öğretim programı üzerinden hesaplanıyor. Matematik neti yükselirse öğretmen “iyi”, Türkçe başarısı artarsa “sistem çalışıyor” deniliyor.
O zaman soruyorum: Eğer işin sonunda sadece öğretim programı üzerinden yargılanacaksak, eğitim programının geniş çerçevesi bir illüzyon değil mi? Çocuğun empati kurabilmesi, sosyal sorumluluk alması, grup çalışmasına yatkınlığı sınav sonuçlarına yansımıyorsa, bu hedefler gerçekten değerli mi, yoksa sadece vitrin süsü mü?
---
Erkek ve Kadın Perspektifleri: Strateji mi, Empati mi?
Burada farklı bakış açılarını devreye sokalım:
* Erkek bakış açısı genelde daha stratejik. “Sorun nedir, çözüm nedir, plan nedir?” diye sorar. Bu açıdan bakınca erkek forumdaşlarımız haklı olarak diyecek ki: “Arkadaş, ölçülemeyen şey yönetilemez. Eğitim programı ne kadar büyük hedefler koyarsa koysun, öğretim programıyla örtüşmediği sürece koca bir masaldan ibaret kalır.”
* Kadın bakış açısı ise daha empatik ve insana odaklı. Onlar diyecek ki: “Tamam sınav önemli, ama çocukların duygusal zekâsı, iletişim becerileri, insanî yönleri eksik bırakılırsa, toplumda kaotik ve empati yoksunu bireyler yetişir.” Bu bakış açısı da doğru. Çünkü toplum sadece mühendislik çözümleriyle değil, aynı zamanda insan ilişkilerindeki uyumla da ayakta kalır.
Bu iki yaklaşımı nasıl dengeleyebiliriz? Stratejik netlik olmadan eğitim programı havada kalıyor, insani yönü olmadan da mekanik bir sınav fabrikasına dönüşüyor.
---
Sistemsel Tutarsızlıklar ve İroniler
İşin en ironik yanı şu: Eğitim programı denen çerçeve, öğretim programını kapsıyormuş gibi sunuluyor ama aslında öğretim programının gölgesinde kayboluyor.
* Eğer kapsıyorsa neden öğretmenler sadece sınav odaklı müfredatı yetiştirme telaşında?
* Eğer kapsıyorsa neden veli toplantılarında konuşulan tek şey “çocuğun matematik netleri” oluyor?
* Eğer kapsıyorsa neden öğrenci kulüpleri, projeler, değerler eğitimi ikinci plana düşüyor?
Demek ki ortada bir kapsama değil, bir yutulma var. Eğitim programı, öğretim programının içine çekilmiş, koca bir boş kabuğa dönüşmüş durumda.
---
Provokatif Sorular
Şimdi size soruyorum forumdaşlar:
* Eğer sınav odaklı bir sistemdeysek, eğitim programından bahsetmek sahtekârlık değil midir?
* Gerçekten eğitim programı öğretim programını kapsıyor mu, yoksa öğretim programı eğitim programını yutmuş durumda mı?
* Çocuğa “iyi insan olmayı” öğretmeyen ama “formül ezberletmeyi” öğreten bir sistem, toplumsal olarak bizi nereye götürür?
* Erkeklerin stratejik, kadınların empatik yaklaşımı bu sistemde nasıl sentezlenebilir? Yoksa biz hâlâ iki kutupta mı kalacağız?
---
Sonuç Yerine: Çürümüşlükle Yüzleşelim
Benim fikrim net: Bugünkü haliyle eğitim programı, öğretim programını kapsayan değil; onun gölgesinde ezilen, göstermelik bir çerçevedir. “Bütünsel eğitim” dediğimiz şey aslında yok. Biz sadece öğretim programını yürütüyor, yanına birkaç vitrin süsü ekleyerek “eğitim programı” varmış gibi yapıyoruz.
Ama gerçeklerle yüzleşmeden bu forumda tartışacak çok şeyimiz var. Belki siz bambaşka bir açıdan bakıyorsunuz. Belki “hayır, kapsıyor ama biz uygulayamıyoruz” diyeceksiniz. Belki “önemli olan sınav başarısıdır, gerisi teferruattır” diyeceksiniz.
İşte tam da bu yüzden soruyorum: **Sizce eğitim programı gerçekten öğretim programını kapsıyor mu, yoksa biz yıllardır göz göre göre bir aldatmacaya mı inanıyoruz?**
Arkadaşlar, konuya direkt dalacağım. Çünkü bu mesele yıllardır eğitim camiasında havada kalmış, akademik jargonla süslenmiş ama pratikte kimsenin netleştirmediği bir sorun: **Eğitim programı gerçekten öğretim programını kapsıyor mu? Yoksa ikisi birbirine karıştırılarak koca bir kargaşanın içine mi sürükleniyoruz?**
Benim görüşüm net: Bugün Türkiye’de (hatta sadece bizde değil, dünya ölçeğinde de) eğitim programı ve öğretim programı ayrımı kâğıt üzerinde var gibi görünse de sahada büyük ölçüde bulanıklaştırılıyor. Bu bulanıklık yüzünden öğrenciler, öğretmenler ve hatta veliler, neyin planlandığını, neyin uygulandığını, neyin “hayat için”, neyin sadece “ders için” olduğunu ayırt edemiyor.
Peki bu bizim işimize mi yarıyor, yoksa eğitim sistemimizi daha da mı çürütüyor?
---
Eğitim Programı: Büyük Çerçeve mi, Büyük İllüzyon mu?
Teoride “eğitim programı”, öğrencinin akademik bilgiyle birlikte değerler, beceriler, yaşam pratiği, sosyal-duygusal gelişim ve hatta toplumsal kimlik kazanımını kapsayan geniş bir şemsiye. Yani okul sadece matematik öğretmez; aynı zamanda öğrenciye işbirliği, liderlik, iletişim, sorumluluk gibi hayatın kritik becerilerini kazandırır.
Ama sıkı durun: Bu güzel tanımlar kâğıt üzerinde çok havalı dursa da, gerçekte uygulanan nedir? Eğitim programı diye sunulan şey, çoğu zaman öğretim programına yamanmış birkaç “yan etkinlik”ten ibaret kalıyor. Öğrenciye “yaratıcı drama”, “toplumsal sorumluluk projesi”, “değerler eğitimi” dersi koymakla eğitim programı inşa edilmiş mi oluyor? Yoksa sadece öğretim programına süs mü takıyoruz?
---
Öğretim Programı: Bize Dayatılan Tek Gerçek
Gelin dürüst olalım: Eğitim programı diye geniş ufuklardan bahsedilse de, sahada belirleyici olan aslında öğretim programı. Çünkü sınav sistemi, ölçme-değerlendirme anlayışı, okulun performansı hep öğretim programı üzerinden hesaplanıyor. Matematik neti yükselirse öğretmen “iyi”, Türkçe başarısı artarsa “sistem çalışıyor” deniliyor.
O zaman soruyorum: Eğer işin sonunda sadece öğretim programı üzerinden yargılanacaksak, eğitim programının geniş çerçevesi bir illüzyon değil mi? Çocuğun empati kurabilmesi, sosyal sorumluluk alması, grup çalışmasına yatkınlığı sınav sonuçlarına yansımıyorsa, bu hedefler gerçekten değerli mi, yoksa sadece vitrin süsü mü?
---
Erkek ve Kadın Perspektifleri: Strateji mi, Empati mi?
Burada farklı bakış açılarını devreye sokalım:
* Erkek bakış açısı genelde daha stratejik. “Sorun nedir, çözüm nedir, plan nedir?” diye sorar. Bu açıdan bakınca erkek forumdaşlarımız haklı olarak diyecek ki: “Arkadaş, ölçülemeyen şey yönetilemez. Eğitim programı ne kadar büyük hedefler koyarsa koysun, öğretim programıyla örtüşmediği sürece koca bir masaldan ibaret kalır.”
* Kadın bakış açısı ise daha empatik ve insana odaklı. Onlar diyecek ki: “Tamam sınav önemli, ama çocukların duygusal zekâsı, iletişim becerileri, insanî yönleri eksik bırakılırsa, toplumda kaotik ve empati yoksunu bireyler yetişir.” Bu bakış açısı da doğru. Çünkü toplum sadece mühendislik çözümleriyle değil, aynı zamanda insan ilişkilerindeki uyumla da ayakta kalır.
Bu iki yaklaşımı nasıl dengeleyebiliriz? Stratejik netlik olmadan eğitim programı havada kalıyor, insani yönü olmadan da mekanik bir sınav fabrikasına dönüşüyor.
---
Sistemsel Tutarsızlıklar ve İroniler
İşin en ironik yanı şu: Eğitim programı denen çerçeve, öğretim programını kapsıyormuş gibi sunuluyor ama aslında öğretim programının gölgesinde kayboluyor.
* Eğer kapsıyorsa neden öğretmenler sadece sınav odaklı müfredatı yetiştirme telaşında?
* Eğer kapsıyorsa neden veli toplantılarında konuşulan tek şey “çocuğun matematik netleri” oluyor?
* Eğer kapsıyorsa neden öğrenci kulüpleri, projeler, değerler eğitimi ikinci plana düşüyor?
Demek ki ortada bir kapsama değil, bir yutulma var. Eğitim programı, öğretim programının içine çekilmiş, koca bir boş kabuğa dönüşmüş durumda.
---
Provokatif Sorular
Şimdi size soruyorum forumdaşlar:
* Eğer sınav odaklı bir sistemdeysek, eğitim programından bahsetmek sahtekârlık değil midir?
* Gerçekten eğitim programı öğretim programını kapsıyor mu, yoksa öğretim programı eğitim programını yutmuş durumda mı?
* Çocuğa “iyi insan olmayı” öğretmeyen ama “formül ezberletmeyi” öğreten bir sistem, toplumsal olarak bizi nereye götürür?
* Erkeklerin stratejik, kadınların empatik yaklaşımı bu sistemde nasıl sentezlenebilir? Yoksa biz hâlâ iki kutupta mı kalacağız?
---
Sonuç Yerine: Çürümüşlükle Yüzleşelim
Benim fikrim net: Bugünkü haliyle eğitim programı, öğretim programını kapsayan değil; onun gölgesinde ezilen, göstermelik bir çerçevedir. “Bütünsel eğitim” dediğimiz şey aslında yok. Biz sadece öğretim programını yürütüyor, yanına birkaç vitrin süsü ekleyerek “eğitim programı” varmış gibi yapıyoruz.
Ama gerçeklerle yüzleşmeden bu forumda tartışacak çok şeyimiz var. Belki siz bambaşka bir açıdan bakıyorsunuz. Belki “hayır, kapsıyor ama biz uygulayamıyoruz” diyeceksiniz. Belki “önemli olan sınav başarısıdır, gerisi teferruattır” diyeceksiniz.
İşte tam da bu yüzden soruyorum: **Sizce eğitim programı gerçekten öğretim programını kapsıyor mu, yoksa biz yıllardır göz göre göre bir aldatmacaya mı inanıyoruz?**